25 Eylül 2007 Salı

Mantıken BİR SOYKIRIM(?) TEŞEBBÜSÜNE SEBEP VE ZAMAN VAR MIYDI?

Sayın Baylar,

Aşağıdaki “kitap alıntılarını” okuduktan sonra lütfen düşünüp kendi kararınızı veriniz.
18 Ekim 2005
Şükrü S. Aya

Ermeni diasporası, kimsenin hesabında olmayan 1917 Rus İhtilali nedeniyle gerçekleşemeyen “Büyük Ermenistan” hayalinin akamete uğramasında, Taşnakçı ihtilâlcilerin, ihanet, katliam, böbürlenme, hayalcilik ve benzeri zaaflarının ve Rus-İngiliz-Fransız-Amerikalılara aşırı güvenmelerinin esas neden olduğunu söyleyemezler. Yalan ve hayal üretmekte ve “Müslümanlar Hıristiyanları katlediyor” feryatları ile dünyayı inandırmakta o denli başarılı olmuşlardır ki, Van valisi Cevdet Paşanın insanları ve çocukları “nalladığı” bazı tarih kitaplarında yazılmıştır! Hiçbir izan sahibi çıkıp ta, bunun, fiilen mümkün olamayacağını söylememiştir. “Fili yuttu bir yılan” yalanı dünyayı dönüp dolaşmakta…

Aşağıda, Türk aleyhtarı yabancı kitaplardan “alıntıların tam Türkçe tercümeleri” tarihin bu kısmına ışık tutmaktadır. Maalesef, içimizde de okumaya ve öğrenmeye üşenen ve bilge geçinen bazı kimseler,
gerçeklere ve belgelere.değil nine masallarına inanmayı yeğlemektedirler. Bu kadar cehalet de ancak “hoşuna gideni okumak ve inanmak istediğine inanmakla” olur. Ben “tarihçi” veya “bilge” veya vatandaşlık dışında her hangi bir unvana sahip değilim, sadece biraz meraklı, akıl ve izan sahibi bir vasat insanım! Aşağıda yazılanların veya mantıksal sonucun hatalı olduğunu ispat edeceklerin elini öpmeye hazırım. YALANLARINA SIM SIKI SARILANLAR NE YAPARLAR acaba ?

(1) Harp patlak verdiğinde, Ermeni milliyetçiler, Doğu Anadolu’da bir Ermeni devletinin kurulması şansının bir Rus zaferine bağlı olduğunu gördüler. Rus propagandası bu umutları cesaretlendirdi. Birkaç bin Ermeni Rus ordusuna katıldı; Osmanlı ordusundan firarlar ve Osmanlı hatlarının gerisinde gerilla aktivitesi vardı. Bu durumla karşılaşan Osmanlı Kabinesi, İç İşleri Bakanı Talat Paşa’nın insiyatifi ile, savaş bölgesindeki bütün Ermeni nüfusunu, Suriye çölünün ortasındaki Zor bölgesine tehcirini kararlaştırdı. (Sayfa 119)

(2) Bundan başka, Daşnak Ermeni İhtilal Komitesi, işbirliği için “Genç Türk Komitesi” ile ‘fikir birliği’ içindeydi.(S.21)

(3) Hududun öte tarafında, Türkiye’de, Erzurum’da yerleşik Taşnak Genel Kongresine, hükümet yetkilileri tarafından, savaşta gerçekten Türkiye’ye yardımları karşılığında, Otonomi teklif edilmişti. Kongre verdiği cevapta Türk tabası Ermenilerin sadakatle görevlerini kişisel olarak yapacaklarını, fakat millet olarak, Rus İmparatorluğunda ihtilâllere sebep olamayacaklarını söyledi. (Sayfa 107)

(4) Fakat Jön Türkler, Almanya ile Ağustos 1914’te yaptıkları bir askeri anlaşma ile, Mihver Güçlerini gizlice seçmişlerdi. Daşnakların batı seksiyonu Erzurum’da toplandı ve Babıali tarafından yapılan teklifi red etti. Teklifte, bir Rus Osmanlı savaşı halinde, Rus ve Türk Ermenileri İttihatçılarla işbirliği yapmaları halinde, azınlık halkına, İmparatorluğa bağlı olarak üç Türk Ermeni vilayeti Erzurum, Van, Bitlis ve iki Rus Ermeni vilayeti Kars ve Erivan için Otonomi vaat ediliyordu. Daşnaklar, önceleri biraz itiraz ettiler fakat Osmanlı Ermenilerine, vatandaşlık görevlerini yapmaya çağrıda bulunmaya söz verdiler. Erzurum’daki bu toplantıdan kısa bir süre sonra, Ruslar Daşnakların idaresinde olan, Tiflis’teki Ermeni Milli Konseyine başvurdu. Çar altı Türk-Ermeni ve ayrıca iki Rus-Ermeni vilayetinde Otonomiyi vaat etti. Daha önceleri bir Çarlık dış işeri bakanı Rusya’nın gizli emellerini şöyle açıklamıştı: “Ermenistan’a ihtiyacımız var, fakat Ermeniler olmadan“. Daha çok Rusya’nın müttefiki olan Fransa ve İngiltere nedeni ile, Ermeni Milli Konseyi Çar’ın teklifini kabul etti. İttihad ve Terakki, Aralık 1914’te, Rus Ermenistanı ve Gürcistana hücuma karar verdi. Alman taraftarı Harbiye nazırı Enver Paşa liderliğinde, Türkler seferberlik ilan ederek Tiflisi almaya yeltendiler. Enverin kuvvetleri Bardız gecidinden Rus-Türk hududunu geçmeye teşebbüs ettiklerinde, Rus Ermeni gönüllüleri, Sarıkamışta onların ilerlemesini durdurdu. Ermeni direnişi, Rus kuvvetlerinin toparlanmasını ve yenmesini sağladı. Bu yenilgiden sonra, Jön Türkler, Türk Ermenilerin Vatan haini olduklarını, polisin onları tevkif ve hapisle yetinmeyerek, Ordu’nun onları vurması gerektiğine kanaat getirdi. (S.59)

(5) (Wilson prensipleri) “On ikinci maddede, özellikle İmparatorluğun geleceğine dönük olarak, Türk idaresi altında bulunanlara, güvenilir bir muhtariyet, şüphesiz bir emniyet ve otonomili gelişme için, tacizsiz bir fırsat ve can emniyeti temin edilmekteydi”. (Sayfa 265)

(6) Rusların 1915-1916 Kışındaki ilerlemesinden sonra, binlerce Müslüman muhacir-sürgün Mamuretil Aziz’den geçti. Bu muhacirlerin barınakları yoktu, sefil durumdaydılar ve her ne kadar Hükümet onlara seyrekçe az kumanya vermekte ise de, açlık ve açıkta olmaktan ızdırap içindeydiler. (S.118)

(7) Geçen iki ay içinde, iki yüz, üç yüz kişilik kafileler halinde, Erzurum’dan hayli sayıda Ermeni askeri getirildi.
Bu mevsimdeki hava şartları ve kıtlık nedeniyle en acınır bir halde geldiler. (Sayfa 181)

(8) Birkaçı, Katolik ve Protestanların tehcir dışı tutulmasından yararlanmaktadır, ancak bunların çoğu bu emir alınmadan veya bildirilmeden sevk edilmişti. (Sayfa 169)

(9) Kafkas cephesinde, Ruslar Kasım (1914)’da öncesi hücuma geçti, fakat Osmanlı ordusu onları durdurabildi.
Enver paşanın kişisel kumandası altında, bir karşı taaruz, Aralık ayının sonunda başladı. Başarılı bir başlangıçtan sonra, Osmanlılar, Ocak’ta, Kars yolunda, Sarıkamış’ta ağır halde püskürtüldüler. 90.000 kişilik ordudan yalnız 12.000’i hayatta kaldı, zira diğerlerinin çoğunluğu kışın tam ortasında yüksek bir dağ geçidini geçerken, yorgunluktan ve soğuktan öldü. (Sayfa 119)

(10) Ordular kış durumuna geçtiler, bu zorlu ve sert geçecekti. Izzet paşa’nın kuvvetleri, kötü planlanmış uzun haberleşme hatları içinde, yalnız silah bakımından değil, yiyecek bakımından da zor durumdaydı. Başka hiçbir ordu
böyle bir arazide bu şartlar altında hayatta kalabilirdi. Aksiliğe bakın ki, kampanyanın daha erken evrelerinde Ermeniler kıtal edilmiş veya toptan sürülmüştü, ve geride gerçekten bir çöl durumunda olan, çiftçilik yapacak ve yiyecek yetiştirecek veya sanatkar olabilecek adamlar olmayan bir toprak kalmıştı. Bir bölük’te kumanyanın üçte biri adam başı verilmekteydi ve çekim hayvanları için hemen hemen yem yoktu. Askerin çoğu yazlık giysilerleydi, ayaklarda çizme yerine çaputlar sarılmıştı ve tipilerden sonra, askerler mağaralarda açlık ve soğuktan ölü olarak bulunmuştu. (Sayfa 100)

(11) Erzurum toplantısından sonra )Daşnak lideri Vramian, eyalet valisini ziyaret ederek şunu teklif etti: Osmanlılar Ruslara savaş ilan ettikleri takdirde, Ermenilerin Türklerle işbirliği yapması için, bir Ermeni devletinin kurulmasına, kesin söz verilmeliydi. Valiye yapılan, oldukça iki yüzlü teklif, Erzurumdaki Daşnakların Toplantısında onaylanan kararlardan sonra yapılmıştı. Vramian’ın aklında iki neden vardı: Osmanlı ordusu galip geldiği takdirde, gizli Ermeni teşkilatı gözden kaçmış ve milli birlik muhafaza edilerek, Osmanlıları yanıltılmış olacaktı. Ancak Üçüncü Ordu Komutanlığı bu faaliyetlerden haberdardı ve Vali ile Komutanların dikkatli olması istenmişti. (Sayfa 85)

“Osmanlı Tarihi” IX Cilt, Prof. Enver Ziya Karal ISBN 975-16-0010-3 kitabından bazı alıntılar:
S.417: 17 Kasım’da Osmanlıların Rus mevzilerini ele geçirmek için yaptıkları saldırılar başarıya ulaşamayınca Hasan İzzet Paşa, savaş hareketlerini durdurmak zorunda kaldı. 3.Ordu’nun Rus kuvvetlerini yok etmekteki başarısızlığı Enver Paşa’yı çok üzmüştü. İttihat ve Terakki Genel Merkezi ile Erzurum, Van ve Trabzon valileri ve Teşkilat-ı Mahsusa da üzgün ve Enver Paşa’ya küskündü.
S.418: İran kuvvetlerinden bir kısmı ile Teşkilat-ı Mahsusa birlikleri Türk ve yerli halkını ayaklandıracak ve Rus Kuvvetlerini arkadan vuracaktır. Bu esaslar Enver Paşa ile Alman yardımcıları arasında tartışıldı ve şu kanıya varıldı: Yapılacak hareketler imkansız olmamakla beraber tehlikelidir. Bütün sorumluluk Türk Genelkurmayı’na ve en çok Enver Paşaya yükletilmelidir.
S.419: Henüz bir kolorduya değil, bir tümene bile komuta etmemiş olan Hafız Hakkı Paşa’nın bu isteği Enver paşa’yı tedirgin etmişti. Kendi düşüncesi ürünü olan bir planın yürütülmesinde Hafız Paşa’nın kazanacağı bir başarı, Enver’in şöhretini gölgelendirebilirdi. Belki de bu nedenle 6 Aralık’ta Enver Paşa Bronzard Paşa ile Yavuz zırhlısına binerek Erzurum’a gitmek üzere Trabzon yolunu tutmuştu. 8 Aralıkta Trabzon’da karaya çıkmış, oradan da Erzurum’a geçerek 13 Aralık’ta 3.Kolordu karargahının bulunduğu Köprü Köye ulaşılmıştı. 3.Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa ile yaptığı görüşmeler sonunda girişilecek saldırı hareketleri üzerinde onunla fikir birliğine varılmıştı. 17 Aralık’ta Erzurum’a dönmüştü.
S.420: Hasan İzzet Paşa da 18 Aralık’ta “Ben bu hareketleri yürütmeye kendimde kuvvet ve güven görmemekteyim” diyerek istifa etmişti. Bir gün sonra da Enver Paşa, 3. Ordu Komutanlığı’nı üzerine aldı (19 Aralık).
Savaşa katılacak Osmanlı kuvvetlerinin esasını 3.Ordu teşkil ediyordu. Üç kolorduyu kapsayan bu ordunun savaşa yarar kuvveti 90.000 kadardı.
S.421: Askerin çoğu büyük bir savaş planını gerçekleştirmek için manevralarda yetiştirilmiş değildi. Yiyecek, giyecek bakımından yeteri kadar donatılmış değildi. Geri ve sağlık hizmetleri Tanrı’nın yardımına bırakılmıştı. Savaşılacak bölgede yol şebekesi, bir tek yolun dışında da yok gibiydi. Yollar da karla örtülüydü. Kimi yerlerde karın kalınlığı birbuçuk metreyi
bulmaktaydı. Isı da -20, -25 derece arasında oynamaktaydı. Nihayet bütün bunlara Başkomutan vekili ve 3.Ordu Komutanı Enver Paşa’nın da toptancılığı eklenmeliydi. Paşa cesur, vatansever ve zekiydi. Fakat büyük savaşlar yönetmek tecrübesinden yoksundu. Ne askere ne de komutanlara karşı hiçbir merhameti yoktu. Sınırsız ve sert disiplinle her şeyin çözülebileceği gibi bir mantığın kurbanıydı.
22 Aralık’ta çevirme saldırısı, plan gereğince başladı. IX .Kolordu Bardız, X.Kolordu Oltu yönünde ilerledi. Zayıf Rus kuvvetlerine karşı başarılar kazanıldı. Bu arada bir Rus saldırısı da püskürtüldükten sonra Osmanlı kuvvetleri Oltu ve Bardız’a girdiler. Bir yandan da Ardahan ve Kars üzerine yürüdüler. Ne var ki bu başarılar sonra gölgelenmeye başladı. Enver paşanın kuşatma kollarını 15 km doğuya kaydırması, ordu ile kolordular ve birlikler arasında haberleşmenin normal bir biçimde yapılamaması, yorgun askerin bir gün bile istirahat ettirilmemesi, saldırı gücünü yıpratmaktaydı.
S.422: Bu esnada Rus karargahında Sarıkamış’ı boşaltmak ve geri çekilmek tartışılıyordu. 25 kilometrelik Allahüekber yaylasında kar bir metreyi aşıyordu. Asker saatte ancak bir kilometre ilerleyebilmekteydi. Gece ve gündüz yürünerek ve yolda soğuk, açlık ve yorgunluktan 10.000 can kırıldıktan sonra ancak 3.000 kişi 27 Aralık’ta Sarıkamış’a ulaşabildi. 4 Ocak’ta Sarıkamış’ın kuzey sırtlarında 20 kilometrelik geniş bir cepheyi tutan yaklaşık 7000 kişilik Osmanlı kuvvetlerine karşılık Ruslar 30.000 kişiyle saldırıya geçti. Enver Paşa’nın bundan sonra çözülmesi gerekli sorunu 3.Ordu kalıntısını geri çekmekti. Sarıkamış’taki kuvvetlerin komutasını, rütbesini Orgeneralliğe yükselttiği Hafız Hakkı Paşa’ya bırakarak cepheden ayrıldı (5 Ocak). Aynı gün IX. Ve X. Kolorduklara geri çekilme emri verildi. Bu emrin verilmesinde geç kalınmıştı. Bronzard kolundan yaralandı. Ali İhsan Paşa ve IX. Kolordu esir düştü. Hafız Hakkı Paşa da atını dörtnala sürerek canını zor kurtarabildi. 8 Ocak’ta Enver Paşa, 3. Ordu Komutanlığını Hafız Hakkı Paşa’ya bırakarak Erzurum üzerinden İstanbul yolunu tuttu. Osmanlı kuvvetleri çekilmede büyük kayıplar vererek 18 Ocak’ta Sarıkamış’tan önceki mevkilerine döndü.
S.423: 3. Ordu’nun kahramanlıkları, Ruslardan çok yüksekti. Fakat kara kışın karşısında mevcudunun yarısını (70-80 bin kişi) toplarıyla silah ve taşıt araçlarının da yarıdan fazlasını kaybetmişti. IX. Kolordu Komutanı ve karargahı esir düşmüştü. Ordu Komutanı Hafız Hakkı Paşa tifüse yakalanmış sonra da ölmüştü. Enver Paşa’ya gelince, geri çekilme sırasında bir aralık büyük bunalım geçirmiş, Türk ulusundan özür dileyen vasiyetnamesini yazarak intihar etmeye karar vermişti. Talat Paşa’nın etkisiyle ve zorlukla bu fikrinden vazgeçirilmişti. Ordunun nesnel ve moral kayıplarına, savaşılan bölgenin Türk ve Müslüman halkının kayıplarını da eklemek gerekir; birçok köy savaş kuralları gereği yakılmış veya harap edilmiştir. Halk Rusların ve en çok Ermenilerin zulmünden korkarak varını yoğunu bırakıp, Erzurum doğrultusunda göç etmeye koyuldu..

Kişisel Mantıkla Yorum: Enver ve Talat’ın herhangi bir itlaf planlamaları için neden yoktu zira Harbe girişleri Ermeni Daşnakçılar tarafından kilise çanları ve dualarla alkışlanmıştı; İttihatçılarla Ağustos ayında araları çok iyiydi. Fakat görünüşe göre, Kasım 1914’te Otonomi teklifinin geri çevrilmesinden sonra (ki 1919 Paris Konferansında Wilson Prensipleri içinde bu teklif ediliyordu) münasebetler bozuldu ve sabırlar kızgınlığa dönüştü. Halkı cepheye sürme, Rus metodu yerine, Babil ve Asurilerden kalma, bilinen ehveni şer, tehcir metodunu seçildi. Mart ayında Van ihtilali başladı ve 15 Nisanda Van Ermeni Devleti ilan edildi. Müttefik kuvvetleri Nisan’da Çanakkale’ye çıkartma yaptı ve “cehennemin ipleri koptu”. İttihatçılar İstanbulda’ki Ermeni patrikliğine son bir teşebbüste bulundu fakat kendi katkılarının da bulunduğu Rus zaferlerinden sarhoş Taşnaklar tarafından hemen red edildi. Enver Paşa’dan Talat Paşa’ya 2 Mayıs’ta yollanan bir telgraf ilk yazışmadır. Tehcir kanunu acele ile hazırlandı, parlak prensiplerle ve sözlerle bezendi. Ancak “yasanın uygulanması konusunda” ilgili Vilayetlerin ne parası, ne yeterli jandarması (çünkü ehilleri, savaşan ordudaydı), ne yiyeceği ne de kendileri muhtaç iken bunları temin için şevkleri vardı… herhalde ! Şu husus dikkate şayandır ki, “Ermeni askerler bile” vurulma yerine, Erzurum’dan Harput’a sürülmüştür.Gene bilinmelidir ki, bütün limanlar Müttefik ablukası altındaydı ve zaten zor bulunan gıdaların nakli de mümkün değildi. Yukarıdaki paragraflar, dramın resmini çıkarmaya yeterlidir.

Ve Soykırım iddiasında bulunanlara samimiyetle sormak isterim: Kendi ordusundaki 80.000 genci “sürgünlerden de çok daha kısa bir zamanda ölüme sevk eden” Harbiye Nazırından ne beklerdiniz ki ? Bu maceracı hayatta kalsaydı, kendi askerlerini idaresizlik ve gerçekleri kale almamak nedeniyle ölüme sevkten dolayı, herhalde binlerce kez divanı harbe sevk edilirdi. Türkçe’deki “Geçmiş olsun; herkesin başı sağ olsun” teselli sözleri, Ermeni lisanda da söylense yeridir. Yukarıdaki tarihi gerçeklerle mutabık olmayanlar lütfen aşağıdaki yazarlara baş vursunlar !
Kaynakça:
(1) & (9) “Turkey” a modern history, Erik J. Zurcher, ISBN 1 86064 222 5 Tauris Publishers London
(2) & (3) “Britain and the Armenian Question”, Akaby Nassibian, ISBN 7099-1820-8, Croom Helm London
(4) “Protestant Diplomacy and the Near East” Josehp L. Grabill, ISBN 0816 605 750 Univ. of Minnesota Press
(5) “Empires of the Sand” Efraim & Inarii Karsh, ISBN 0-674-00541-4 Harvard Univ. Press
(6-7-8) “The Slaughterhouse Province: Leslie E, Davis, ISBN-0-89241-458-8, Aristides D. Caratzas, New York
(10) “Ataturk – The Rebirth of a Nation” Lord Kinross, Weidenfeld and Nicholson, London, 1964
(11) “ The Great War and the Tragedy of Anatolia”, S. Sonyel, T.T.K. ISBN 975-16-1222-6

Hiç yorum yok: